4 Ağustos 2011 Perşembe

teşekkür ziyareti


uzun zamandır yazmıyordum,bir sürü gelişme yaşandı tabii...

en son yazımda,yatak odasında ölmek üzere olan ama,salonda onu farketmeyen eş,komşuların ihbarıyla olay yerine ulaşmamız,kapıyı kırıp,hastaya kalp masajı yaparak kurtarmamızdan bahsetmişim.
mayıs ayında(hangi gündü hatırlamıyorum.)att mehmet ve yasemin le nöbetçiyim.hatırlarsanız o gün kapıyı kıran arkadaşımdı mehmet.vakadan dönüp,istasyona geldiğimizde,dış kapının önündeki bankta,yaşlı bir bey ve hanım oturuyordu.bizi görünce kalktılar.elindeki kağıttan okuyarak ''biz gülseren,mehmet ve gönül ü arıyoruz''dediler.
-buyrun dedim gülseren benim.mehmet de yaklaştı.-buyur amca dedi.
''-biz teşekküre geldik evladım.ocak ayında eşimi kurtarmıştınız,uzun zaman yoğun bakımda yattı,astımlı olduğundan iyileştikten sonra dışarı çıkıp bir teşekkür edemedik.havalar biraz düzelince ilk size çıktık geldik''
içeriye buyur ettik,o akşam olanları tekrar anlattık birbirimize,
''nasıl duymadım bilmiyorum,daha biraz önce yanımdaydı,iyi ki hemen gelip kurtardınız''
-kapıyı kırdık ama dedim gülerek.
''iyi ki kırmışsınız,her gün size dua ediyoruz,önce allah,sonra sizin sayenizde yaşıyor eşim.o olmasa ben ne yapardım,size ne kadar teşekkkür etsek azdır''derken,gözlerinden yaşlar boşalıyordu.
biz görevimizi yaptık dedim.işimiz bu zaten.
''size sarılabilir miyim dedi amca,gözler yaşlı,
tabii dedim gülümseyerek.sarıldık.
her gün sizi anıyoruz,hep dua ediyorum size dedi sağol teyzecim dedim.
gelirken,bizi unutmayın diye ufak birer hediye getirdik dediler.
emin olun,sizi unutmayız,evde biri varken,kapıyı kırarak hayatını kurtardığımız çok hasta yok.hem,sizin yaşamanız,bize en güzel hediye.demek ki bu işi iyi yapıyoruz.

muhabbet biraz daha uzadı,fotoğraf çektirdik.telefon numaralarını vererek lütfen bizi ihmal etmeyin,arada görüşelim diyerek gittiler.

o gazla hiç yorulmadan sabaha kadar çalıştık.

14 Ocak 2011 Cuma

-ekşın,-çok yaşa

Yeni bir dizi başladı.sultan süleyman'ın hayatını anlatan.daha 2.bölümü oynayacak o akşam.bu arada,telsiz sustu,ambulasnlar çalışmıyor.bitmesine yakın tek tük anonslar duyulmaya başladı.derken;
sağlık merkez,4480,n.kemal mah.yüksekten düşme için çıkış yapalım diye anons geldi.
koşa koşa bindik ambulansa,sokaklar bomboş,2 dk demeden ordaydık.
olay yerine vardığımızda,telaşlı bir grup karşıladı bizi.-ne oldu? dedim
-komşumuz evde düştü dedi.biz balkondan gördük.astım hastası.hava alıyordu(oksijen)
birden yığıldı.kapıyı çaldık evde kimse yok.kocası kursa gitmiş herhalde.(musiki kursuna gidiyormuş)
bu arada 1.kattaki dairenin önündeydim.-kapı açılmıyor dediler.hemen itfaiyeyi aradım.adresi vererek,evde bir hasta olduğunu,kapı kapalı olduğundan ulaşamadığımızı,çabuk gelmelerini söyledim.
komşular açmak için anahtar deliğine bişeyler sokmaya,kapı aralığına demir sıkıştırmaya çalışıyordu.olmuyordu.öldü kadın gördüm dedi komşunun biri,gitti h....teyze.
ekip arkadaşım tahta kapıya omzuyla yüklendi,sonra bir daha,bir daha derken,kapı aralandı,komşularında yardımıyla,kapı kırıldı.
hemen önden içeri girdim.komşulara da siz de gelin arkamdan diyorum bi taraftan.hani değerli bişeyleri kaybolursa.suçlamasınlar bizi..
içeri girip bir kaç adım atmamla,içeriden,sağpasağlam,gayet kanlı canlı bir adam çıkmasın mı?
(iç ses)-eyvahh!! naaptık biz? yandık.haneye tecavüzdü yaptığımız.kafamdan onlarca düşünce aynı anda geçiyordu.beni en çok korkutan da,görünüşüyle bile herkesi korkutmaya yeten,şube müdürümüzdü.diline düşecektim.yanmıştım.
amca sordu-ne oluyo?
ne oluyordu,hiç bir cevap veremedim.
dondum kaldım oracıkta.şey,hasta,düşmüş.konuşamadım daha fazla.
arkadan gelen komşular imdadıma yetişti.senin hanım düştü karşıda balkondan gördük
-nee dedi adam daha şimdi yanımdaydı.
kapı çalmalarımızı duymamış,balkondaymış.hangi oda?dedim telaşla
yatak odasını işaret ettiler.oraya yöneldim.komodinin üstünde çalışan bir buhar makinesi,yatak ve pencere arasına düşmüş,morarmış bir kadındı ilk gördüğüm.hemen yaşam bulgularını kontrol ettim.nefes almıyordu.nabız da yoktu.
yatağı uzaklaştırarak müdahaleye başladık.
kalp durması solunumsal nedenli olduğundan vakit geçirmeden,arkadaşım kalp masajı yaparken,nefes borusuna tüp taktım.ben ordan balonla hava verdikçe,hastanın rengi giderek pembeleşiyordu.
diğer att arkadaşım,el çabukluğuyla hemen,damar yolunu açmıştı.
ritm ve nabız çabuk döndü.solunum hala gelmemişti.
komşulara,bizi çağırmakla ne kadar iyi yaptıklarını anlatarak onları yüreklendiriyordum.iyi ki farketmiş ve bizi çağırmışsınız diyordum.onlar da siz de çok hızlı geldiniz,sağolun dediler, karşılıklı birbirimizi övmeye başlamıştık.
hasta yakını amca kapıda,bizi izliyordu.-duymadım diyordu.daha şimdi yanımdaydı.
durumu anlattım.
kalbinin ve solunumunun durduğunu,müdahaleyle kalbinin döndüğünü söyledim.solunumu hala destekliyoruz şimdi hastaneye nakil etmemiz gerek,orda,makineyle solunumu desteklenir,eğer uzun süre oksijensiz kalmadıysa,beyin hasara uğramamış olabilir dedim.telaşla beni dinliyordu.
senin de kapını kırdık ama,bak teyzeyi kurtardık en azından(suç bastırmaya çalışıyorum).
bunları anlatırken,hastaya balonla hava vermeye devam ediyorum.birden hastanın iç çekmeleri başladı.solunumu geliyordu.ama yetersizdi,hala desteklemek gerekecekti.
tansiyonu 100/60 mmHg ydı.göz bebekleri normaldi.düşmeye bağlı herhangi bir travma izi görünmüyordu.
hastamızı,sedyeye aldıktan sonra komşulardan yardım isteyerek ambulansa kadar taşıdık.sonra da ambulansa aldık.yolda,hastamız,tüpe karşı direnç göstermeye başladı.
sonra eller kalktı,tüpe yöneldi.sakinleştirmeye çalıştım ama,beni dinleyecek kadar bilinçli değildi.
hastaneye de varmıştık zaten.hasta yakını özel hastaneyi istemişti.acil servisten içeri girerken ,tüpe tekrar müdahale etti zor tuttuk.sakinleştirici yapılması,yada tüpün çıkarılması gerekiyordu.hasta kusunca,tüpü çıkarmak zorunda kaldılar.hasta artık,kendi çabasıyla soluk alıp verebiliyordu.acil servis de,hasta için seferber olmuş,tüm işlemler aynı anda,büyük bir hızla yürüyordu.
ben formları doldururken,uzman doktor da acile geldi.hasta o kadar iyiydi ki,doktor -nasılsın,iyi misin?dediğinde başını sallayarak evet diyordu.

bizdeki mutluluğu tahmin edebileceğinizi sanmıyorum.hasta hiç sorunsuz dönmüştü.hastanın başka yakınları da acili doldurmaya başlamıştı,hastaları hakkında bilgi istiyorlar,hep bir ağızdan sürekli bize teşekkür ediyorlardı.
hastanın eşi yanıma geldi.kızım senin adın ne?-gülseren dedim.tamam gülseren bulucam seni dedi.(iç ses:umarım kapı için değildir)gene belki 5 kez teşekkür etti.

ya teyze gerçekten hasta olmasaydı,ne yapardık,düşünmek bile istemiyorum.kapının parasını geçtim,onu ekipçe paylaşır öderdik zaten de,mahkemelerde de sürünürdük artık.hayatla ölüm arasındaki incecik zaman diliminde hastanın hayatı yönünde karar vermiştik.önemli olan da buydu.

vaka dönüşü,istasyona yakın bir pastaneye gidip,başarımızı birer porsiyon supangle ile kutladık.bunu haketmişiz öyle değil mi?

10 Ocak 2011 Pazartesi

tren kazası...

Her ayın ilk haftası,sorumlular toplantısı için Manisa'ya gider,şube müdürü,başhekim,başhekim yardımcılarının ay içi değerlendirmeleri ve yeni görevlendirmeleri alır,sorunları iletir,tartışır,takip eden günler içinde,mümkünse pazar günleri kendi içimizde bir toplantı yaparak gelişmeleri duyururum.bu toplantı,Manisadaki kadar sıkıcı ve gergin olmasın diye de,kahvaltılı olur.
Arkadaşların her biri,gelirken poğaça,börek,haşlanmış patates,peynir,zeytin gibi kahvaltılıklar getirirler(çakışmasın diye önceden ayarlarız)hem sohbet eder,hem de kaynaşırız.Evli arkadaşlar eşlerini ve çocuklarını da getirirler.Tam bir aile ortamı olur.
Bugün de pazar günü yapamadığımız toplantımız için,kahvaltı masasındaydık.birden istasyonun kapısı açıldı
Orta yaşlı bir adam nefes nefese ''şurda adama tren çarptı,adam yaşıyo''dedi.nöbetçi arkadaşlar saniyeler içinde ambulansa fırladı.onlar siren çalıp uzaklaşırken,sabit telsizden,komuta merkezine anons geçtim.
-''sağlık merkez 4480,istasyona gelen ihbar üzerine tren kazası vakası için çıkış yapılmıştır.''
-anlaşıldı dedi telsizden,görevli att.
Olay yeri 100 metre ilerimizdeki hemzemin geçitteydi.Nöbetçi olmasa bile,diğer arkadaşlarımda olay yerinde,nöbetçi ekibe yardım ediyorlardı.ben anons vereyim derken geç kalmıştım.
topuklu ayakkabılarla,taşlı yoldan yürüyerek,trenin yanına geldim.etraf çok kalabalıktı,tren geçerken çalan uyarı zili,insanın kulakları tırmalıyordu.ben bu sefer sadece seyirciydim.
boş durmamak adına,arkadaşımın telefonuyla,olayı görüntüledim.
30lu yaşlarda erkek hasta,hemzemin geçitten motorsikletiyle geçerken,tren çarpmış,trenin tam alt boşluğunda,metrelerce sürüklenmişti.
tren,112 nin önündeki geçitte ancak durabilmişti.yaralı hala trenin altındaydı ve yaşıyordu.bu halde ona ulaşmak ve müdahale etmek imkansızdı.
nöbetçi arkadaş,yaralıya sesleniyordu,-kalkma yerinden,seni çıkarıcaz!!!
makinist trendeydi hala.-napayım?diyordu,
görevli arkadaşım -yavaşça geri git derken,yaralıya,
-sakın oynatma kendini,başını indir!!!diye bağırıyordu,bağırıyorduk.
zaten herhangi bir şekilde bir yerini oynatsa,tren geri giderken,onu ezebilirdi.
makinistin yüzü bembeyazdı.belli ki korkmuştu.-tamam mı?,gideyim mi geriye?diye bağırdı.
-tamam gidebilirsin komutuyla birlikte,tonlarca ağırlığındaki tren,yavaş yavaş geri gitmeye başladı.yaralı yüzükoyun yatıyordu.yaralının önce ayakları,sonra gövdesi,en son kafası göründü.
ekip şefi arkadaşım,ayakların görünmesiyle birlikte,tren geri gittikçe,çıkan vücut bölümlerini muayene ediyordu.ekip,yaralıyı boyunluk ve sırt tahtasına aldı.yaralının kafatasında ciddi bir yaralanma bulunuyordu.kafadaki kanama durduruldu.göğsünün sağ tarafında,ezilmeye bağlı büyük bir morarma vardı.akciğer yaralanması olabilirdi.hemen oksijen başlandı.
bu arada,yanımda benim gibi toplantıya gelen arkadaşıma,mayi hazırlayalım dedim.(serum yani)
mayiyi hazırlayan arkadaş,malzemeleri ekibe uzattı ve serum da olay yerinde hemen takıldı.artık herşey hazırdı.komutla beraber kaldırılan sedye,ambulansa kondu.
ben de bindim ambulansa durur muyum?
yaralının bilinci açıktı.gözbebekleri eşit ve normaldi.sorulara makul ve mantıklı yanıtlar veriyordu.adın ne?dedim.-i.... dedi.-i... nasılsın?dedim-''kurtarın beni,nefes alamıyom,hava gelmiyo'dedi.-tamam dedim bak ambulanstasın.kurtulacaksın.oksijen gitmeye devam ediyordu.
Hastaneye bilgi vereyim,beyin cerrahı ve göğüs cerrahı gerekiyor diye ararken,hastaneye geldik bile.
acil servis haberi almış,bizi bekliyordu.kapıdan girer girmez,acilde koşuşturma başladı.yaralıyı sedyeye alma,kan alma,muayene,röntgen,tomografi işlemleri hepsi aynı anda yapılıyordu.artık yaralı acil servisindi.görevli arkadaş hastayı teslim etti ve istasyona döndük.biraz kritikten sonra,toplantıya kaldığımız yerden devam ettik.
buna şans mı denir,şanssızlık mı bilinmez ama,herhalde,tren kazası geçirip de arada kalmayı başaran,üstüne 10 kişilik bir acil yardım ekibinin müdahale ettiği kaza az bulunur.
Umarım şansı devam eder ve hayatta kalır...

9 Ocak 2011 Pazar

ambulansa refakatçi alınmaması hakkında...

Selamlar;

Geçtiğimiz yılın son aylarında çıkan bir yazıyı gündeme getirmek istiyorum.
Konu; Ambulansa refakatçi alınmaması...

artık ambulanslara,hasta nakli sırasında hasta yakını almak yasaklandı.
bebek dostu bir bakanlık olduğundan ''yenidoğanların küvözde taşınması ve emzikli bebekleri''hariç tutarak...
Bu uygulama,yılın ilk günlerinde yürürlüğe girdi ve halihazırda uygulanmaya başlandı.
Bakanlığımız,gerekçe olarak,ambulans kazalarının çok yaşandığını ve bu durumun hasta için riskli(!)olduğunu
ve yine hasta yakınlarının ambulans görevlilerine zor anlar yaşattığını yazmış.
iyi niyetli gibi görünen ancak,pratikte çelişen durumlar var;

1) Hasta yakınlarına riskli olarak kabul edilen ambulanslar,ambulans personeli için risk teşkil etmiyor ki,
yıllardır 112 personeli,emniyet ve itfaiye personeli gibi riskli birim katsayısından ve erken emeklilik ve yıpranma paylarından yararlandırılmıyor.
üstelik bizim risklerimiz sadece ambulans kazaları değl,silahla yaralama,bıçaklama,kendine ve çevreye zarar verme,
duman zehirlenmesi,yine tüm sağlık personelinin risk altında olduğu bulaşıcı hastalık riski de yakamızda.
bu nasıl bir çelişkidir anlamak mümkün değil

2) Emzikli olmayan ama 3 yaşında bir çocuk annesinden ayrı mı gidecek ambulansta?
uygulama öncesi yakınını ön kabine aldığımızda bile çocuğu ikna etmekte zorlanırken,
o yaşta bir çocuk için aile yakınlarından ayrı gitmek başlı başına bir travma nedeni değil midir?
yine hastaneye götürüp teslim ettiğimde,henüz hastaneye ulaşmamış ailesi gelene kadar
o çocukla ilgilenecek,çocuk psikolojisinden anlayan,donanımlı ekip bizi hastanede beklemekte midir?

3) Yazı o kadar net ki,istisnai durum bırakmıyor ve sorumluluğu direkt üzerimize atıyor,peki devlet risk almazsa,ben niye alayım?
yine bir örnek;cezaevinden çağırılan bir hasta için çıkış yaptık ve hastayı hastaneye götürmemiz gerekti.yazıya göre,
hasta yakını alamam.alırsam sorumlusu 1.derecede benim.peki,cezaevinden mahkumu jandarma ve cezaevi görevlileri gardiyan olmadan çıkarabilir miyim?
hiç sanmıyorum.ee hasta ölecek belki?ne yapmalıyım?

4) Geceyarısı,köyden maddi gücü olmayan bi hasta aldınız,yanına refakatçı alamadınız çünkü yazı çok net.
hasta yakını benim arabam yok,bu saatte nasıl gelirim derse,ne cevap vereceğim?devlet bu gibi durumlar için ayrıca araç tahsis eder mi dersiniz?

5) Kendine ve çevreye zarar veren hastalar için bazen,ekibimin ve kendi güvenliğim açısından,ambulansın arka kabinine pois alıyordum(polisten korkarlar bilirsiniz)
bu yazıya göre alırsam ve ambulasn kaza yaparsa,yada h.yakınına herhangi birşey olursa,ben risk altında kalıcam.ama almazsam,saldırgan şahıs bana zarar verebilir.
her iki ucu kötü görünüyor(anladığınızı ümit ediyorum :)).yine soruyorum.
bir fikri olan var mı?

Geçen nöbetimde,beni neden almıyorsunuz diyen hasta yakınına,biz de mağduruz,lütfen 184 ü ara ve beni şikayet et dedim.denileni yaptı ama maalesef,
operatör olumsuz yanıt verdi ve kaza geçirmiş kızının yanında refakatçi olarak gidemedi.

tamamen iyi niyetli görünüyor değil mi yazı?hasta yakını personele karışmasın,kaza geçirmesin.ama öyle yukarıdan olmuyor maalesef.
sahada çalışanlara sormadıkça,bu gibi sorunlara yenisi eklenecek.

Uzun yazımla sizi sıkmış olabilirim,lütfen bu seferlik idare edin.çok doluyum.
Yazı gelmeden önce sadece 1 hastayakını alabilirim dediğimde bile neden 2 kişi almıyorsun diye sorun çıkarıyorlardı..
uygulamanın ilk 1 haftasında,hasta yakınlarına açıklama yapmaktan,onlara dert anlatmaktan şimdiden yoruldum.
kimi küfür ediyor,kimi bağırıyor,kimi çaresiz,görünce dayanamıyorsunuz.

siz söyleyin lütfen,ne yapmalıyım,yapmalıyız?

19 Ekim 2010 Salı

ölüm korkusu

Sabahın köründe,nöbetin bitmesine az bir zaman kala,komuta merkezinin verdiği anonsla çıkış yaptık.adres,istasyonumuza yakın bir yerdi.ihbar, akiğer kanseri,nefes alamıyor diye gelmişti telsizden.
Adrese yakın bir yerde,hasta yakını telaşla elini kalırdı.hemen ona doğru yöneldik.eve ulaşıp hasta nerde diye sorduğumda,hasta olduğu söylenen kadın telefonla konuşuyordu.kapattı sonra.
-geçmiş olsun nedir şikayetiniz?
-ölüyorum ben kurtarın.
Akciğer kanseri olmasına rağmen,rahat nefes alıyordu,gayet de iyi konuşuyordu.
Sonra başladı anlatmaya
-uyuyordum ben.yanıma biri geldi.ya canını şimdi alırım,ya da sonra alırım ama sürünür,çok acı çekersin.kararını ver.sevdiklerinle vedalaş.üç gün sonra yine gelicem.
-uykunda mı oldu bunlar?
-evet uyuyordum.
-tam süpermen gibi uçarken uyanmışım(tabir aynen böyle)
Hasta yakınına döndüm.
-peki ambulans çağırma nedeniniz nedir?
-uyuyordum ben.bi çığlık duydum.sonra da ölüyom ben diye bağırınca çok korktum.ablam akciğer kanseri.ciğerinin yarısı yok.ölüyo sandım.
Tansiyon ve diğer bulguları normaldi.
Hastam panik atak hastasıymış ayrıca.antidepresan kullanıyormuş.çoğundan saklarlar ama,o,kanser hastası olduğunu biliyormuş.
Ah teyzem,hepimiz öleceğiz diye başladım söze.Senin gibi ciddi rahatsızlığı olanlar daha çok düşünürler ölümü.çok düşünme.hayatın ve kimsenin garantisi yok dedim.kafana çok takmışsın.ondan öyle görmüşsündür.
Diyelim ki rüya değil ,gerçekti gördüğün,şanslısın.sana sevdiklerinle vedalaşmak için fırsat tanımış.bu fırsat herkesin eline geçmez.
Başını salladı.tatmin olmuş gibiydi.
Şimdi yatarsan uyuyabilir misin?
-uyurum dedi.
Hadi biraz daha uyu.herşey normal.ilaçlarını kullanmaya devam et.kafana da takma böyle şeyleri dedim ve ayrıldık.

7 Ekim 2010 Perşembe

çifte sevk

Sakin başlayan nöbetimiz,merkezin bizi anons etmesiyle hareketlendi.hastamız,acil serviste kolunu iş makinesine kaptıran genç bir erkekti.hızlı davranırsak yemek saatine yetişiriz diyerek çabuk çabuk aldık hastamızı.sevk izmir deki tıp fakültelerinden birineydi.

Yol uzun ama avantajımız,otobandan gidilebiliyor olmasıydı.hastamızda stabildi zaten.öyle iyiydi ki,beğenmiş beni kardeşine ayarlamaya çalıştı bi ara.maaşımı filan sordu.

Ulan kolun kesik,parmakların tutmuyor,aklından neler geçiyo,diyemedim.Bunların sırası değil gibi laflar geveledim ağzımda.Att arkadaşın da hoşuna gitti habire soruyo nerde çalışıyo,ne iş yapıyo kardeşin,mutlu mesut gidiyoruz yani.

Hastamızı sevk eden uzman doktor da,gitmeden üniversiteden hastayı kabul eden hocayla görüşmüş.götürüp bırakıcaz.form imzalatıcaz olucak biticek.biz de hastanedeki kuzu kapamaya yetişicez.yetişicektik...olmadı...

Hastaneler arası dolaştırıp,yolda ölen insanların haberleri arttıkça,bir çözüm yolu bulunarak,hastanın sevk edildiği hastaneden,sevki kabul eden doktoru arayıp hasta hakkında bilgilendirmesi,hastanede yatak olup olmadığının sorulması(online görülebiliyor), hastalığına uygun hastane nakilleri önceki yıllara oranla,hızlı ve sorunsuz hale geldi.

Bizim hastamız için de,tüm bu prosedürler doğru şekilde uygulandığından ,ambulanstan indirdiğimiz sedyeyi,acil servise doğru sürdük.çevreme bakıp en yakın doktora,geldiğimiz yeri söyleyip,hastamızın ortopedi servisince kabul edildiğini,bilgileri olduklarını söyledim.

Hastayı bir devlet hastanesine getirmiş olsaydım,hasta acil serviste teslim alınır,ilgili birime yönlendirilirdi.ancak üniversite hastaneleri özerktir.kurallarını kendileri koyarlar.Bu kuraldan hareketle,hastamızın acil servisten kabul edilemeyeceğini,kabul eden servis neresiyse ora gitmemiz gerektiği söylendi.bir personel yardımıyla kartlı geçiş kapılarından geçip,servise vardık.

Her biri birbirinden habersiz dört-beş beyaz önlüklü vardı.belki bi kısmı öğrenciydi bilemiyorum.neredeyse hepsine tek tek durumu anlatmaya başladım.artık sinirlenmeye başlamıştım

Hocalarını aradılar.hastayı kabul edeni yani...O'da hastayı acil servisin kabul etmesi gerektiğini söylemiş telefonda.
acil servis kabul etmiyor zaten ordan geldik dediğimizde bir saatlik beklemenin henüz 15.dakikasındaydık.

Bu gergin bekleyiş sırasında merkezden telefonla aradılar(gps ten görüyorlar ya,niye oyalanıyorsunuz diye soracaklar sandım)meğer diğer üniversiteden bir bebek eve nakil olacakmış.(normal şartlarda eve kadar götürmüyoruz hastaları ama,bu bebek solunum cihazına bağlı,beyninde hasarı vardı.)bizi bekletiyorlar dedim.teslim edince hastamızı ararım.

Bir 40 dakika kadar servis koridorunda bekledikten sonra,bu arada hasta çişim geldi bırakın inicem ben benim sadece kolum hasta yürürüm ben tuvalete diye söyleniyor,üstündeki emniyet kemerlerini açmaya çalışıordu.(iç ses:hay senin çişine de sana da)azcık sık dişini dedim,zaten tutuyodum ne zamandır dedi.hay allahım .bir ördek getirdik,yapsın diye boş bi oda ayarladık.yaptı da o sıkıntıdan kurtulduk.
neyse,çişini yaptırdıktan kısa süre sonra biri bize seslendi.acile götürün hastayı orda kabul edecekler.bakın zaten acilden geliyoruz kabul etmediler,tekrar buraya gelecekse götürmeyeyim deyince,bu sefer kabul edicekler,ordan da ameliyata alınacak,siz götürün dedi.hamal gibi hissettim kendimi ordan oraya ordan oraya...

acile vardık kim kime...ulan gene kimse ,yok.en yakındakine doktorlardan birine yanaştım .erkekti.dr.y hanım kim?

el cevap:ben y hanım değilim.

benzemiyorsunuz zaten diyebildim.çok sinirledim ama.zaten canım burnumda.aklınca espri yapıyo eşşoğlusu.sonra koridorun ortasına geçip
-dr y hanııııımmm diye bağırdım.(cadıyım işte.bi de açım.)

ses gelmedi.bi daha bağırdım
benim dedi zayıf bi ses.
-hastayı getirdim haberiniz varmış.
-evet.paramediklere teslim edin.onlar başlatıyor kabul işlerini.
sonuçta teslim ettik.hastanın rezil olduğuna mı,o kadar sinir olduğumuza mı,yemeğin kaçtığına mı yanayım bilemedim.
Daha bir sevkimiz vardı üstüne...Ooooff offf..!!!.
Yol üzerinde ekmek arası bişeyler yaptırıp,yiye yiye devam ettik yolumuza.ambulansta beslenmek eğlenceli bişey değildir.
merkezi arayıp,diğer hastanın bilgilerini aldım.
hastamız,4 aydır çocuk yoğun bakımda yatıyordu.ailesine nasıl bakılacağını öğretmişler,artık eve gönderiyorlardı.hasta yakını,köylümdü üstelik.beni görünce çok sevindi.
Çıktık yoğun bakıma,hortumlar,kablolar,alarm sesleri ve 14 aylık bir bebek...
iyileşme ümidi kesin olarak yok denmesine rağmen,bacağı hareket etti diye sevinen bir anne,etrafımızda pervane olan bir baba...
Köydeki evin bir odasını yoğun bakım gibi döşemişler,jenaratör,klima,laminant parke taktırmışlar.ortaya bir karyola konmuş.herşey Ela için yapılmış.
son düzenlemeleri yapıp,bi sıkıntı çıkarsa,müdahale edebilmek adına,yaşamsal bulguları normal seyredene kadar yanlarında kaldık.telefon numaramı da verdim.24 saat ulaşabilirsiniz dedim.
yola koyulduk tekrar.istasyonumuza doğru.16:00 da çıkıp 23:15 te dönebildik.çok yorulduk çok...

3 Ekim 2010 Pazar

küçük bir bisiklet kazası...


Dünkü nöbetimizde kent meydanında düşme ihbarı için çıkış yaptık.
adrese vardığımızda 10 yaşlarında iki erkek çocuğu karşıladı bizi.
-ne oldu dedim
-enes salağı suyun içinden giderken kaydı bisikletten düştü dedi biri..
Bankta oturmuş etrafına bissürü çocuk toplanmıştı.yanına gittim.elini omzuna koydum.bu,hastanın hem sakin olması,hem güven duyması için yapılan hareketti.adını sordum.
-enes dedi.
-ne oldu enes dedim.ağlamaya başladı.
-yok bişeyim.istemiyom ben sizi.
-sakin ol tamam yok bişeyin.kafanda küçük bi yara var.dikiş gerektirmez,pansuman yapıcaz sadece.silip temizlicez korkma.bi de film çekilsin hastanede.hadi gel dememle enes bir fırladı.zor yakaladık.
-istemem ben siz babamı tanımıyonuz çok sinirlidir duyarsa döver beni çok kızar gelmicem ben diye öyle tepiniyor ki,çevremize başkaları da toplandı.
neredeyse zorla yürütmeye başladık ambulansa doğru,bu seferde,bisikletim ne olacak,bisikletim diye feryat figan...arkadaşları da alamayız dersaneye gidicez deyip çaresiz bıraktılar.hani bisiklete bi yer bulsak,enes de gelecek.ikna ettik artık.nerden çıktı şu bisiklet işi derken,bizim att arkadaşın aklına çarşıdaki dükkanların birinin sahibi akrabası geldi.bisiklet sağ salim gönderildi.
Enes hala ağlıyor:
-gitmiceeemmm!!!!!
bende film koptu.gülmekten tutamıyorum çocuğu.öyle komik ki.sanki işkence edicez eşek herife.kalabalık da giderek çoğalıyo.
Resmen ittire kaktıra bindirdik araca.bir süre vermem diye diretti ama,babasının numarasını da aldık ondan.aradık hastaneye gel diye.
Yattı sedyeye ufaklık,pansumanı yapılıyo bir yandan ben de kontrol ediyorum başka birşeyi var mı diye.olsa da söylemez bu şimdi korkudan diye her yerine baktım.dirseğin de sıyrıkları vardı.
Sakinleşti artık.sordum.
-baban çok mu dövüyor seni?
-evet
-istersen şikayet edebilirsin polise dedim.kendimden biliyordum.babam dövünce,onunda canının yanmasını çok isterdim.ya büyüyüp ben de onu dövücektim ki,dayanamazdım, o nun kadar merhametsiz değildim.ya da polisler verirdi cezasını.en iyisi şikayet etmeliydim.
hiç etmedim,edemedim...ama hep aklımdan geçti.belki enes bunu yapabilirdi.
korktu.
-yok yaramazlık yapınca dövüyo dedi.
-çok mu yaramazsın?
-bilmem
Araç acilin önünde durup,el freninin sesi gelince bizim ufaklık,üstündeki emniyet kemerlerini açmaya çalıştı.birini açtı da hemencecik.
-dur bakalım sedyeyle alıcaz seni.koy başını.
att arkadaş çözülen kemeri yeniden taktı.
Acile girer girmez henüz susmuş gözleri gene ağlamaya başladı.
-istemiyom beeeennn yok bişeyim.iğne yapmayın banaaaa...
Doktor hanıma anlattım enes i.pansuman odasına geçtiler.bizimki hala ağlıyor.yanına yaşlı sayılabilecek sakallı bir amca geldi.babasıymış.dayanamadım.
-enes siz kızacaksınız diye gelmek istemedi.bu seferlik kızmayın olur mu?kaza olmuş.
çok yaramaz dedi sadece.
kızmam demedi.
Hep derler çocuklar babadan korksun iyidir,sonradan laf geçirilmez filan...
Çocuk kendi acısını unutup,babasından yiyeceği dayağı düşünüyor.bu kadarı da abartı değil mi?ya enseye şaplak kıça parmak durumları ya da dayak korkusu..bunun bir ortası yok mu?